
müzenin içerisinde, sıkıldığımı çaktırmadan bi sağa bi sola ırgat gibi yürüyordum. sanki uzun süre aynı yerde dikilirsem, müze görevlilerinden biri yanıma gelip ''arkadaşım siz kimsiniz? paso stanttan şarap içip, leblebilerin ırzına geçtiğinizi gözlemliyorum. davetiyenizi görebilir miyim?'' diye soracakmış gibi hissetmekteydim. yürüyüş duraklarım olarak belirlediğim tabloları standlara yakın olanlardından seçmiştim, böylece bir yandan resimlerle ilgileniyor gibi yaparken beri yandan da ceplerime leblebi doldurabiliyordum.
soluklanmak için bir tablonun önünde biraz bekliyeyim dedim. nasıl olsa yeteri kadar leblebi stoklamıştım. beni en azından 10 dakike idare ederdi.
2 saatten beri kimse bakmazken yürüttüğüm kadeh kadeh şarap midemi yakmaya başlamıştı artık. ufak ufak beynimin uyuştuğunu ve buna bağlı olarak da görüşümün 4. boyut kazandığını hissediyordum. o anda yanıma yaklaştı. orta boyluydu ve düğmeleri açık ceketinden hafifçe öne doğru çıkmış gergin bir göbeği vardı. sol elini cebine sokmuş, sağ eliyle resimdeki kukla benzeri figürü işaret ediyordu. ilgisini üzerimde hissetmemle ona doğru bir bakış attım. ''gö-g-g-göö-lllge-gede kal-kak-ka-aal-mmış-şş--ll-ığığı aannn-llaattıı-yy-yyorrr değği-ll mmii-ii?'' diye sordu. hard core kekemeydi.
onun 1-2 metre yanında aynı resime bakmakta olan, gözlüklerinden, rujundan ve diz hizasındaki eteğinin açıkta bıraktığı kaval kemiği arkasındaki çıkık, diri kaslarından fransız olduğunu tahmin ettiğim kadın usulca ''what's he saying? he looks like a bitch :))'' dedi. afallamıştım. yalnızca bedavaya şarap içip yanına leblebi katık etmek amacıyla geldiğim sergide götümden ter atıyordum adeta. kırık dökük bir ses tonuyla ''no. he is not a bitch. he is kekeme.'' dedim. kadın sanki anlamış gibi ''aah kekeme yes. he is a kekeme:)))'' dedi.
bu kadarı bu utanç gezimi bitirme kararını vermem için yetti de arttı. hızlı adımlarla çıkış kapısına doğru ilerledim, kapıdan dışarı çıktım. anında bir terslik olduğunu farkettim. dışarısı eskisi gibi değildi, eskiyi geçtim hiç olmadığı gibiydi. sokaklar bomboştu ve koskoca 6 şeritli işlek caddede hareket halinde bir araba dahi yoktu. aniden her taraf mosmor oldu. bütün dünya morardı. gözlerimi açamıyordum. olanca gücümle çabaladım. ufak ufak açmayı başardım. tamamen açtığımda ağzımdan dökülen tek cümle ''ananı sikiyum:))'' oldu.
monitörü kapatmayı unutmuşum. mor screensaver cayır cayır yanmaktaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder